1664 başlangıç seviyesi İngilizce kelime havuzundan her sefer 10 soru sorulur.
Yanlış verdiğiniz cevapları oyun sonunda tekrar edebilirsiniz.
1664 Kelime Listesi:
book: kitap
sunday: pazar
monday: pazartesi
tuesday: salı
wednesday: çarşamba
thursday: perşembe
friday: cuma
saturday: cumartesi
januray: ocak
february: şubat
march: mart
april: nisan
may: mayıs
june: haziran
july: temmuz
august: ağustos
september: eylül
october: ekim
november: kasım
december: aralık
door: kapı
table: masa
wall: duvar
window: pencere
chair: sandalye
basket: sepet
key: anahtar
ruler: cetvel
a: bir
ability: yetenek
about: hakkında
above: yukarıda
accept: kabul etmek
accident: kaza
accountant: muhasebeci
accounting: muhasebe
ache: ağrı
across: karşıya geçmek
act: rol yapmak
action: hareket
activity: faaliyet
actor: erkek oyuncu
actress: bayan oyuncu
actually: gerçekten
add: eklemek
address: adres
adjective: sıfat
admire: hayran
adult: yetişkin
advantage: avantaj
advertisement: reklam
advice: öğüt
advise: öğüt vermek
affirmative: olumlu
afford: müsait olmak
afraid: korkmuş
after: sonra
again: tekrar
against: karşı
age: yaş-çağ
agency: acente
agent: ajan
ago: önce
agree: fikri kabul etmek
ahead: önde
air: hava-gökyüzü
airplane: uçak
airport: hava limanı
alarm: panik,uyarı sinyali
album: albüm
alike: benzer
all: hepsi,tamamı
all right: tamam,kabul
almost: hemen hemen
alone: yalnız
along: boyunca,uzunluğunca
alphabet: alfabe
already: zaten
also: hem,hem de
always: her zaman
a.m.: öğleden önce
amazing: şaşırtıcı,hayret verici
ambulance: ambulans
american: amerikalı
among: arasında
amount: miktar,meblağ
an: bir: an umburella- an orange
and: ve
ankle: ayak bileği
announce: ilan etmek
announcer: spiker
annual: senelik-her yıl yapılan
another: bir tane daha
answer: cevap
antelope: antilop,ceylan
anthropology: insan bilim
antique: çok eski eşya
any: herhangi bir, hiç
anybody: herhangi biri
anymore: artık
anything: bir şey
anyway: herşeye rağmen
anywhere: herhangi bir yere veya yerde
apartment: apartman
apologize: özür dilemek
apology: özür dileme
apparently: görünüşe göre
appear: ortaya çıkmak
appearance: görünüş
appetizer: iştah açmak için yemekten önce yenilen veya içilen şey
appliance: alet,aygıt
apple: elma
apply: başvurmak,müracaat
appointment: randevu,buluşma
appropriate: uygun yerinde, elverişli
approximately: aşağı yukarı
aquarium: akvaryum
apron: önlük
area: alan,bölge
area code: bölge kodu
argue: münakaşa etmek
argument: tartışma,münakaşa
arm: kol, insankolu, savaş silahları
arrest: tutuklamak
arrive: varmak
around: etrafta, çevresinde
art: resim,sanat
artist: ressam,sanatçı
artistic: artistik, sanat yönü olan
ask: sormak
asleep: uykuda
assistant: asistan
assıgnment: görev
astronaut: astronot
attack: hücum etmek
attend: gitmek, devam etmek
attention: dikkat
attorney: avukat
attractive: çekici,cazip
aunt: hala,teyze,yenge
autumn: sonbahaz
available: mevcut,hazır
average: birşeyin ortalaması,sıradan
avenue: geniş cadde,yol
awake: uyanık vaziyette
award: ödül
baby: bebek
back: bir şeyin arka tarafı, sırtı
backward: geri,geriye
bacon: domuz pastırması
bad: kötü,fena
bag: çanta
bake: fırında pişmek veya pişirmek
baked goods: fırında pişmiş bisküvi, pasta
baker: fırıncı,ekmekçi
bakery: fırın,pastane
ball: top,balo
ballet: bale
ballroom: balo salonu
banana: muz
bank: banka
barbecue: et partisi
barber: berber
baseball: beyzbol
basketball: basketbol
bathing-suit: mayo
bathroom: banyo
beach: plaj,kumsal
bean: fasulye,bakla
beard: sakal
beat: yenmek,mağlup etmek
beautiful: güzel
because: çünkü
become: olmak,dönüşmek
bed: yatak
bedroom: yatak odası
beef: sığır eti
before: önce
begin: başlamak
behind: arkasında
believe: inanmak
bell: zil,çan
below: altında
belt: kemer
best: en iyi
better: daha iyi
between: arasında, iki kişi veya şey arasında
bicycle: bisiklet
big: büyük,iri
bike: bisiklet
bilingual: çift lisanlı
bill: fatura,hesap pusulası
billion: milyar
biology: biyoloji
birth: doğum,doğma
birthday: doğum günü
black: siyah
blank: boş, (kağıt,kaset)
blind: kör
block: blok bina
blond: erkekler için sarışın kimse
blouse: bluz
blue: mavi
board: trene, uçağa, gemiye binmek
boat: gemi
bookcase: kitap dolabı
bookstore: kitap satan mağaza
boot: çizme, bot
booth: telefon kulubesi, kabin
bored: sıkılmış, sıkkın
boring: sıkıcı
born: doğmak
borrow: ödünç almak, borç almak
boss: patron
both: ikisi de, hem
bottle: şişe
bow: reverans yapmak
bowling: bovling
box: kutu
boxer: boksör
boy: erkek çocuk
boyfriend: erkek arkadaş
branch: branş, dal,şube
bread: ekmek
breakfast: kahvaltı
bright: parlak
bring: getirmek
britain: britanya
british: britanyalı,ingiliz
broil: ızgarada kızartmak
brother: erkek kardeş
brother-in-law: kayınbirader,enişte
brow: kahverengi
brush: fırça
bucket: kova
building: bina, yapı
bus: otobüs
business: iş, meslek veya görev,ticaret
businessman: iş adamı
businesstrip: iş seyahati
businesswoman: iş kadını
but: ama, fakat, lakin
butcher: kasap
butter: tereyağ
buy: satın almak
buyer: satın alan, müşteri, alıcı
cabin: kabin, gemi kamarası
cable: tel, halat, kablo
cafe: kafe,lokanta
cake: kek,pasta
calculator: hesap makinesi
call: seslenmek, telefon etmek
camel: deve
camera: fotoğraf makinesi, kamera
camping: kamp yapılan yer
campus: kampüs, üniversite yurdu
can: yapabilmek, edebilmek
can: konserve kutusu
canadian: kanadalı
cap: kep, kasket
capacity: kapasite, içine alma
capital: büyükharf, başkent,anapara
capsule: kapsül
captain: kaptan, yüzbaşı
car: otomobil
card: kart, posta kartı,
careful: dikkatli
carpenter: marangoz
carrot: havuç
carry: taşımak
cartoon: karikatür, çizgi film
cash: nakit para
casual: rastgele, gelişigüzel
cat: kedi
catch: yakalamak, ele geçirmek
celebrate: kutlamak
celebrity: ünlü kişi, ün, şan
celsus: santigrad, bir tür ısı ölçeği
census: nüfus sayımı
cent: bir doların yüzde biri
center: merkez
central: merkezi
cereal: herhangi bir tahıl
certainly: elbette, şüphesiz
chain: zincir
chalk: tebeşir
chance: şans, fırsat
change: değişmek,
channel: kanal, hat
character: karakter, kişilik
charge: ücret, bir hizmet karşılığı ödenen para
chart: çizelge, tablo
cheap: ucuz
check: kontrol, denetleme,
check-out counter: hesap ödenilen yer - kısım
check-up: genel sağlık kontrolu
cheerful: neşeli,güleryüzlü
cheese: peynir
cheetah: çita maymunu
chemist: kimyager,eczacı
chemistry: kimya
cherry: kiraz, vişne
chess: satranç
chew: çiğnemek
chicken: piliç
child: çocuk
children: çocuklar
chinese: çinli
chocolate: çukulata
choice: seçenek,tercih
choose: birçok şeyin arasından seçmek
church: kilise
cinnamon: tarçın
circle: daire,çember
city: şehir
class: sınıf,derslik
classical: klasik
classmate: sınıf arkadaşı
classroom: derslik
clean: temizlemek
clear: parlak, berrak
clerk: katip,memur
climate: iklim
climb: tırmanmak
clock: saat
close: kapamak
closet: dolap
cloth: örtü,kumaş
clothing: giyim eşyası
cloud: bulut
coat: manto, ceket, palto
cocktail: kokteyl
coffe shop: kahve,çay içilen yer
coffee table: sehpa
cold: soğuk
collect: toplamak,biriktirmek
collection: kolleksiyon
college: yüksek okul
color: renk
column: kolon,sütun
combination: birleştirme işi, birleşme
combine: birleştirmek, bir araya getirmek
come: gelmek
comedy: güldürücü oyun veya film
comet: kuyruklu yıldız
comfort: rahatlık, huzur
comfortable: konforlu
committee: komisyon,heyet
community: toplum, topluma ait
commute: otobüs, tren ile gidip gelmek
commuter: uzaktan işine gidip gelen
company: şirket, arkadaşlık
comparative: karşılaştırmalı, mukayeseli
compare: kıyaslamak
comparison: kıyas,mukayese
complain: şikayet etmek
complaint: şikayet
complete: tam,tamam, eksiksiz
completely: tamamen, büsbütün
compliment: övgü, iltifat
composer: besteci, bestekar
composition: komposizyon
computer: bilgisayar
concern: ilgilendirmek, alakadar etmek
concert: konser
conference: konferans
congratulate: tebrik etmek, kutlamak
consonant: sessiz harf,
contact: irtibat, bağlantı
container: kap, varil
continue: devam etmek,
continuous: sürekli, devamlı
contrast: zıt, tezak oluşturmak
control: kontrol, denetim
convention: toplantı, kongre
conversation: karşılıklı konuşma
cook: aşçı, pişirmek
cookie: kurabiye
cookbook: yemek kitabı
cool: serin
copy: kopya, nüsha
corner: köşe
correct: doğru, düzeltmek
cost: -e mal olmak
costume: kostüm, elbise
costume ball: kıyafet balosu
cough: öksürmek
could: yapabilmek
count: saymak
countable: sayılabilen
counter: tezgah,
country: ülke, memleket, kır,
course: kurs,
cousin: yeğen
cover: örtmek, kapamak
crazy: deli, çılgın
credit: kredi
credit card: kredi kartı
crime: suç
cross: karşıdan karşıya geçmek
crowd: kalabalık, insan kalabalığı
cruise: gemi ile geziye çıkmak
culture: kültür, eğitim
cup: fincan
cupboard: mutfak dolabı
cure: tedavi, tedavi etmek
curly: kıvırcık saçlı
curtain: perde
customer: müşteri
customs: gümrük
cut: kesmek
daily: günlük
dairy product: süt mamülleri
dance: dans etmek
dancer: dans eden kimse
danger: tehlike
dangerous: tehlikeli
dark: karanlık, koyu,esmer
date: tarih, randevu, sözleşmek
daughter: kız evlat
day: gün
dead: ölü,ölmüş
deaf: sağır
dear: sevgili, aziz
decide: karar vermek
decide: karar vermek
decision: karar
deck: güverte
decline: kibarca reddetmek
decorate: dekore etmek
deep: derin
definite: kesin, şüphe edilmez, belirli
delicious: lezzetli, nefis
demand: istek, talep
dentist: diş hekimi
department: departman, bölüm
department store: büyük mağaza
depend: bir şeye bağlı olmak
depressed: morali bozulmuş,
describe: tanımlamak, tasvir etmek
design: tasarlamak, çizmek
designer: modelci desinatör
desire: arzulamak, çok istemek
desk: sıra, çalışmamasası
dessert: tatlı
destination: gidilecek yer
destroy: harap etmek,mahvetmek
detective: dedektif
dial: telefonnumaralarını çevirmek
dialogue: karşılıklı konuşma
diamond: elmas
dictionary: sözlük
die: ölmek
difference: fark, farklılık
different: farklı, ayrıcalıklı
difficult: güç, zor
dim: loş, donuk, parlak olmayan
dime: Amerika'da on sentlik madeni para
dine: akşam yemeği vermek
dining-room: yemek odası
dinner: akşam yemeği
dinner roll: bir kişilik yuvarlak ekmek
direct: dosdoğru, doğrudan doğruya
direction: yön, taraf
directions: emirler, talimat
director: yönetici, müdür, yönetmen
disadvantage: dezavantaj
disagree: fikre iştirak etmemek, uyuşmamak
disappear: gözden kaybolmak
discover: keşfetmek
disguise: değiştirilmiş kılık
dish: pişmiş ya da hazırlanmış yiyecek
dislike: hoşlanmamak
dive: suya dalmak
diver: dalgıç
divorced: boşanmış, eşinden ayrılmış
do: yapmak
doctor: doktor
dog: köpek
dollar: dolar
doorway: kapı aralığı, antre
double: çift
dooubt: şüphe, şüphede olmak
down: aşağı, aşağıya
downtown: şehir merkezi
dozen: düzine ( adet)
draw: çizmek, resmetmek
dream: düş, rüya, rüya görmek
dress: entari, elbise
dress: giyinmek, giydirmek
dresser: tabak dolabı, büfe
drink: içecek şey
drive: araba gezintisi,
drugstore: eczane
drum: davul, trampet
during: müddetince, süresince
each: her,herbiri
eager: istekli, arzulu
eagle: kartal
ear: kulak
early: erken
earth: yeryüzü, dünya
earthquake: zelzele, deprem
east: doğu
easy: kolay
easy-chair: koltuk
eat: birşey yemek
economical: ekonomik, pahalı olmayan
economics: ekonomi,iktisat
educate: eğitmek
education: eğitim, öğretim, tahsil
egg: yumurta
egyptian: mısırlı
either: ikisinden biri
election: oyla seçim
elementary: temel, başlangıç
elementary school: ilk okul
elephant: fil
elevator: asansör
else: başka
emergency: acil
employ: iş vermek, çalıştırmak
employee: çalışan, ücretli, işçi
empty: boş, boşaltmak
end: son, bitmek
end table: bir çeşit küçük masa
enemy: düşman
engaged: nişanlanmış kimse
english: ingiliz, ingilizce
enjoy: hoşlanmak, zevk almak
enjoyable: hoş, eğlenceli zevkli
enough: yeterli,kafi derecede
enter: girmek
entertainment: eğlence
entree: giriş yemeği
episode: kısım, bölüm
equipment: donanım
equivalent: karşılık, denk
errand: ufak tefek işler görme
especially: özellikle
europe: avrupa
even: hatta, bile
evening: akşam
evening dress: gece kıyafeti
event: olay
ever: herhangi bir vakitte, hiç
every: her, herbir
everybody: herkes
everyone: herkes
everything: herşey
exact: tam
exactly: tam olarak, tastamam
example: örnek
excellent: mükemmel, çok iyi
except: -den başka, hariç
excited: heyecanlı
exciting: heyecan verici
excuse: affetmek özür dilemek
exercise: idman yapmak
exhausted: yorgun, bitkin
expect: ummak, beklemek
expensive: pahalı
experience: deneyim, tecrübe
explain: izah etmek, açıklamak
explore: araştırmak, keşfetmek
expression: anlatım, ifade
extended: süresi uzatılmış
extension: uzatma, temdit,
eye: göz
face: yüz, cehre
factory: fabrika
fair: fuar, adil
fall: sonbahar, düşmek
false: sahte, yanlış
familiar: bildik, tanıdık
family: aile, soy
family tree: soy ağacı
famous: ünlü, meşhur
far: uzak
fare: yol ücreti
farm: çiftlik
fashion: moda
fast: süratli, hızlı
father: baba
father-in-law: kayınpeder, kaynata
favorite: gözde, en çok sevilen
feel: hissetmek
few: az, az sayıda
fight: kavga, dövüş
film: film
final: final,son
financial: mali, para ile ilgili
find: bulmak
fine: iyi, güzel
finger: parmak
fingernail: tırnak
finish: bitirmek, bitmek
fire: ateş
first: ilk, birinci
first name: bir kişinin ilk ismi
fish: balık
fit: formda, zinde
fix: tamir etmek, ayarlamak
floor: odanın tabanı
flour: un
flower: çiçek
fly: uçmak, uçurmak
folk: halk, ahali,
follow: takib etmek
food: yiyecek, yemek
foot: ayak
football: futbol
for: için, -den dolayı
foreign: yabancı, ecnebi
forget: unutmak, hatırlamamak
forgetful: unutkan
fork: çatal
form: biçim, şekil
formal: resmi ciddi
forward: öne, ileriye
fourth: dördüncü
free: özgür, serbest
freedom: özgürlük
french: fransızca
french fries: patates kızartması
frequency: sıklık, sık sık olma
friend: arkadaş, dost
fright: korku
frighten: korkutmak
from: -den, -dan
front: ön, ön taraf
fruit: meyve
full: dolu
funny: gülünç, komik
furniture: mobilya
future: gelecek
gallon: litrelik bir sıvı ölçüsü
game: oyun
gang: çete
gangster: gangaster, soyguncu
gangway: rıhtım ile gemi arasına uzatılan iskele
garden: bahçe
garlic: sarmısak
gate: bahçe kapısı
generally: genellikle
gentleman: centilmen
geography: coğrafya
german: alman
get: almak, elde etmek
gift: armağan
gin: cin (içki)
girl: kız
girlfriend: kız arkadaş
give: vermek
glad: memnun
glass: bardak
glasses: gözlük
glove: eldiven
go: gitmek
gold: altın
golf: golf
good: iyi, güzel,
goodbye: allahaısmarladık
good-looking: iyi görünümlü
goods: mallar, eşyalar
government: hükümet
grab: elleriyle birden tutmak
graceful: hoşnut,memnun
graduate: mezun olmak
grammar: dil bilgisi
grandfather: büyükbaba,dede
grandmother: büyükanne
grapefruit: greyfurt
gray: gri
great: büyük, ünlü, önemli
green: yeşil
greet: selamlamak
grill: ızgarada pişmiş et
grocery: bakkal dükkanı
ground: yer, zemin
group: grup, küme
grow: yetişmek, büyümek
guess: tahmin etmek
guest: konuk, misafir
guide: rehber, kılavuz
guitar: gitar
gun: ateşli silah
gunshot: atış menzili, silah patlaması
habit: alışkanlık
hair: saç
haircut: saç kesimi
half: yarı, yarım
hamburger: hamburger
hand: el
handsome: yakışıklı
happen: olmak, meydana gelmek
happiness: mutluluk
happy: mutlu
hard: sert, katı, zor
hardware: hırdavat
hardworking: çalışkan
hat: şapka
hate: nefret etmek
have: sahip olmak
he: o erkekler için
head: kafa
headache: başağrısı
health: sağlık
healthy: sağlıklı
hear: işitmek, duymak
heat: ısı, ısıtmak
heavy: ağır, yoğun (trafik)
hectare: hektar (. m)
heght: yükseklik
hello: merhaba
help: yardım, imdat
helpful: yardımsever
her: onun, onunki (bayan)
here: burada
hers: onunki (dişi için)
herself: kendisi, kendi (bayanlar için(
hesitate: duraklamak
hide: gizlemek
high: yüksek
high-heeled shoes: yüksek ökçeli ayakkabılar
high-school: ortaokul veya lise dengi okul
hike: kırsal kesimde yapılan uzun yürüyüş
him: onu, ona (erkek)
himself: kendisi (erkekler için)
hippopotamus: hipopotamus
his: onun, onunki
history: tarih
hobby: zevk için yapılan uğraşı
hold: tutma, yakalama
holiday: tatil
home: ev, yuva
homesick: ev, sıla özlemi
hometown: memleket, doğum yeri
homework: ev ödevi
honey: bal
hope: ümit etmek, ummak
hospital: hastane
hostage: rehine
hot: sıcak
hotel: otel
hour: saat ( dk.)
house: ev
how: nasıl
hundred: yüz (sayısı)
hungry: aç, acıkmış
huryy: acele etmek,acele
hurt: incitmek, acıtmak
husband: koca
ice: buz
ice-cream: dondurma
idea: fikir, düşünce
identification: kimliktesbiti
identification card: kimlik kartı
identify: tanımak, teşhis etmek
ill: hasta
imagine: hayal etmek
imagination: düş, hayal, imge
imperative: şart, zorunlu
important: önemli, mühim
improve: geliştirmek, gelişmek
in: içinde, içine
include: kapsamak, içermek
incredible: inanılmaz, akıl almaz
independent: bağımsız
industry: endüstri, sanayi
informal: merasimsiz
information: bilgi
inn: küçük otel
inseparable: ayrılmayan, ayrılmaz
inside: içteki, dahili, iç
institute: enstitü, kurum
instruction: talimat
instructor: araba kullanma dersi veren öğretmen
instrument: enstrüman
intelligent: zeki, akıllı
interest: ilgi, merak, faiz
interesting: ilginç, enteresan
international: uluslararası
interview: görüşme yapmak,
introduce: tanıştırmak, sunmak
introduction: takdim etme, tanıştırma
invent: icad etmek
investigate: tetkik etmek, incelemek
investigation: tetkik, inceleme, araştırma
invitation: davet, çağrı
irregular: düzensiz
island: ada
it: o, onu
item: madde, parça, adet
its: onun, onunki
itself: kendisi, kendi
jacket: ceket
jail: hapishane,cezaevi
jam: reçel
japanese: japonyalı
jar: kavanoz
jazz: caz müziği
jeans: blucin
jewelery: mücevherat
just: tam, tam olarak
keep: muhafaza etmek, sürüp gitmek
kid: çocuk, delikanlı
kill: öldürmek
killer: katil
kilometer: kilometre
kind: cins, çeşit, nazik
king: kral
kitchen: mutfak
knee: diz
knife: bıçak
knock: vurmak, çarpmak
know: bilmek, tanımak
laboratory: labratuar
labor day: işçi günü
ladder: seyyar merdiven
ladies room: bayan tuvaleti
lady: bayan, hanım,
lake: göl
lamb: kuzu, kuzu eti
lamp: lamba
land: kara, tekneyi karaya çıkarmak
language: dil, lisan
large: büyük, iri, geniş
last: son, sonuncu
last name: soyadı
late: geç, gecikmiş, geç kalmak
later: daha sonra
laugh: gülmek
laundry: çamaşır, çamaşırhane
leather: deri, kösele
leave: bırakmak, terketmek, ayrılmak
left: sol
leg: bacak
lemon: limon
lesson: ders
letter: mektup, harf
library: kütüphane
life: yaşam,hayat
lift: kaldırmak
light: ışık, ziya, aydınlık, hafif
lightning: şimşek
like: sevmek, hoşlanmak, bunun gibi, böyle
limit: sınır, hudut
line: sıra, dizi, satır
list: liste
listen: dinlemek
liter: litre
literature: edebiyat
little: küçük, az
live: yaşamak
living-room: oturma odası
loaf: somun ekmek
lobster: istakoz
local: yöresel
location: yer, mevkii,konum
lock: kilit, kilitlemek
lonely: yalnız, tek başına
long: uzun
look: bakmak, bakış
lose: kaybetmek
loss: kayıp, zarar
lost: kayıp, kaybolmuş
lot: çok miktar, yığın
loud: yüksek (ses)
lounge: istirahat salonu
love: aşk, sevgi
lock: şans
lucky: şanslı
luggage: bağaj
lunch: öğle yemeği
madam: bayan, hanım
magazine: magazin, resimli dergi
magnificent: mükemmel, muhteşem
mail: posta
mailing list: isim ve adres listesi
make: yapmak, etmek
man: adam
manage: yönetmek
manager: müdür,yönetici
many: çok, birçok, çok sayıda
map: harita
mark: işaret, iz, numara
market: pazar, çarşı
marital status: medeni durum
married: evli
marry: evlenmek
mashed: püre, ezme, ezilmiş
mask: maske
match: bir şeyin benzerini bulmak
maybe: belki, olabilir
mayonnaise: mayonez
me: beni, bana
meal: öğün, yemek
mean: demek istemek
meaning: anlam, mana
meanwhile: bu arada,bu sırada
measure: ölçmek
measurement: ölçme (işlemi)
meat: et
meatballs: köfte
mechanic: tamirci
medal: madalya, nişan
medical: tıbbi
medicine: tıp,tıp bilimi
mediterranean: Akdeniz
medium: orta durum
meet: buluşmak, karşılaşmak
meeting: toplantı
member: üye, aza
memo: not
memorial day: anma günü
memory: hafıza, hatıra
men's room: erkek tuvaleti
menu: menü, yemek listesi
message: mesaj, not
meter: metre
middle: orta nokta ya da yer
midnight: geceyarısı
mile: mil (, km)
mileage: mil hesabı,
milk: süt
million: milyon
mind: zihin, düşünce
mind-reader: düşünceleri okuyan,
mine: benimki
mineral water: maden suyu
minute: dakika
mirror: ayna
miss: özlemek, vuramamak
mistake: yanlış, hata,
mix: birbirine karıştırmak
model: model, maket
modern: yeni, çağdaş
money: para
month: ay, (zaman olarak)
moon: Ay, aydede
more: daha çok,
morning: sabah, sabah vakti
most: en, en çok
mother: anne
mother-in-law: kayınvalide
motorcycle: motorsiklek
mountain: dağ
mouth: ağız
move: kımıldamak, hareket etmek
movie: sinema, film
much: çok, fazla, epeyce
muscle: kas
museum: müze
music: müzik
musician: müzisyen
mustard: hardal
my: benim
myself: kendim, ben
mysterious: gizemli, esrarengiz
mystery: esrarlı bir şey
nail: çivi
name: isim, ad
nap: şekerleme, kestirme
nationality: milliyet, uyruk
native: bir yerin yerlisi
near: yakın,yakınında
neat: derli, toplu
mecessary: lüzumlu, gerekli
neck: boyun, boğaz kısmı
necklace: gerdanlık, kolye
need: gereksinme, ihtiyaç
negative: olumsuz
neighbour: komşu
neghbourhood: semt, mahalle
neither: hiçbiri, ne bu, ne öteki
nephew: yeğen (Erkek)
nervous: sinirli
never: asla, hiçbir zaman
new: yeni
news: haber, haberler
newsletter: bülten
newspaper: gazete
new year's eve: Aralık günü ve gecesi
next: en yakın, hemen bir sonraki
nice: hoş, güzel
nickel: nikel, sentlikmadeni para
niece: yeğen (kız)
night: gece
no: hayır
noise: gürültü
none: hiçbiri
noon: öğle vakti
north: kuzey
north pole: kuzey kutbu
nose: burun
not: değil
note: not, kısa yazı
nothing: hiç, hiçbirşey
notice: farketmek,ilan
noun: isim (dilbilgisinde kullanılır)
now: şimdi, şu anda
number: sayı,rakam,numara
nurse: hemşire
object: nesne, cisim, itiraz etmek
occupation: iş,meslek, iş güç
ocean: okyanus
off: kapalı (cihaz), uzağa, dışarıya
offer: teklif, teklif etmek
office: büro, ofis
officer: subay, memur
often: sık sık
oil: yağ, petrol
old: yaşlı, eski
older: daha yaşlı, daha eski
old-fashioned: modası geçmiş, eski tip
on: üzerinde, üstünde
once: bir defa, bir kere
one: bir, bir tane
only: tek, yegane
open: açık, açmak
open-space: açık arazi
operation: ameliyat
operator: santral memuru, cerrah
opportunity: fırsat, şans
optimist: iyimser
or: veya, yada
orange: portakal, portakal rengi
order: düzen, sıra, sipariş
originally: aslında esasında,
other: başka, diğer, öbür,
otherwise: bunun dışında
our: bizim
ours: bizimki
ourselves: biz, kendimiz
out: dışarı, dışarıya
outside: dış, dış taraf
oven: fırın
over: üstünde, yukarısında
overseas: deniz aşırı
own: sahip olmak
pack: paketlemek
package: paket
page: sayfa
pain: acı, ağrı
paint: boya, boyamak
paintbrush: boya fırçası
painting: tablo (yağlıboya)
pair: çift, iki tane
pancake: gözleme
pants: pantalon, don,külot
paper: kağıt, gazete
paper-bag: kese kağıt
parentheses: parantez
parents: anne ve baba
park: park, gezinti yeri
park: park etmek
part: bölüm, parça, kısım
particular: bu, özel,belirli
partner: ortak, eş
party: parti
pass: sınavı geçme, geçmek, ilerlemek
passenger: yolcu
past: geçmiş, zaman bakımından geri kalmış
patient: hasta
pay: maaş
peace: barış, huzur
peach: şeftali
pen: mürekkepli, kalem
pencil: kurşunkalem
penny: pound'un yüzde biri, bir sent
people: halk, insanlar
per: her biri için
perfect: mükemmel
period: süre, devre,dönem
permission: izin,müsade
person: kişi, birey
personel: kişisel
pessimist: kötümser
phone: telefon
phone-booth: telefon kulübesi
phone-call: telefon çağrısı
photo: resim, fotoğraf
photograph: fotoğraf
photographer: fotoğrafçı
phrase: bir sözcük takımı
piano: piyano
picture: resim, fotoğraf
pie: meyvalı veya etli börek
piece: parça
pill: hap
pineapple: ananas
pink: pembe
pizza: pizza
place: yer
plaid: renkli, kareli desen
plain: düz,sade, süssüz
plan: plan, tasarı
plane: uçak
plant: bitki
plate: tabak
play: oyun oynamak, müzik aleti çalmak
player: oyuncu
please: lütfen
pleased: mutluluk duyan
plenty: bolluk, çokluk
plumber: muslukçu,su tesisatçısı
plural: çoğul
p.m.: öğleden sonra
pocket: cep, cep tipi
poem: şiir
poet: şair, ozan
point: işaret etmek, puan
police: polis,teşkilatı
polite: kibar nazik
politician: politikacı
pollute: pisletmek, kirletmek
poor: fakir,zavallı,
popular: sevilen,tutulan
population: nüfus
port: liman
portuguese: portekiz
possessive: sahiplik, iyelik
possibility: olasılık, ihtimal
possible: olabilir, olası mümkün
position: durum,mevki,
post: postalamak
postcard: kartpostal
post office: postane
potato: patates
potato chip: cips patates
pound: İngiliz para birimi
powder: toz pudra
power: güç, kuvvet
powerful: güçlü, kuvvetli
practice: pratik, alıştırma
pray: ibadet veya dua etmek
prayer: dua, ibadet, namaz
prefer: tercih etmek
preference: tercih
preposition: edat
prescription: reçete, emir,
present: armağan, hazır, mevcut
president: başkan, cumhurbaşkanı
press: baskı, basın (mensupları)
press conference: basın toplantısı
prestige: saygınlık, ün, şöhret
pretty: sevimli, cici, tatlı
price: fiyat
prime rib: antrikot
prince: prens
princess: prenses
principle: ilke, temel,prensip
private: özel
probably: muhtemelen, olabilir ki
problem: sorun, problem
profession: meslek,iş
professional: profesyonel
professor: profesör
profile: kısa biyografi, kesit
program: program
programmer: programcı
progress: gelişmek, gelişme, ilerleme
project: proje,tasarı
promote: ilerlemek, terfi ettirmek
pronoun: zamir
pronounce: telaffuz etmek
pronounciation: telaffuz
psychology: psikoloji
public: genel,umumi,
publish: yayımlamak, neşretmek
pumpkin: kabak
punctuation: noktalama (kuralı) imla
purple: mor (renk)
purser: gemi katibi
put: koymak, yerleştirmek
quality: kalite, özellik
quantity: miktar, nicelik
quarter: çeyrek, bir bütünün dörtte biri
queen: kraliçe
question: soru, sual
question mark: soru işareti
questionnaire: anket formu
quick: çabuk, hızlı, süratli
quit: bırakmak, terketmek
quite: oldukça
race: ırk, yarış
radio: radyo
rain: yağmur, yağmak
raise: yukarı kaldırmak
rank: sıra, dizi,rütbe
rare: az bulunur, nadir,
rather: oldukça
reach: varmak,ulaşmak
read: okumak
ready: hazır
real: gerçek, hakiki
real estate: taşınmazmal
realistic: gerçekçi,hakikatçi
really: gerçekten, sahi mi
reason: neden,sebep
receipt: makbuz
receive: almak,kabul etmek
recent: son günlerdeki,yeni, yeni olmuş
recipe: yemek tarifi
record: rekor, kayıt, vesika
recreation: eğlence
red: kırmızı
refrigerator: buzdolabı
refuse: reddetmek
register: kaydetmek, kaydolmak
regular: düzenli,devamlı
reheat: yeniden ısıtmak
relation: bağ, ilişki, ilgi
relative: akraba, bağıntılı
relax: rahat, rahatlamak
remember: hatırlamak
rent: kira (bedeli) kiralamak
repair: onarmak
repeat: tekrar, tekrar etmek
reply: cevap vermek,
report: rapor, rapor etmek
reporter: röportaj yapan kişi, muhabir
reputation: şöhret, ün, itibar
request: rica, talep,rica etmek
research: araştırma, inceleme
reservation: yer ayırtma
reserve: yer ayırtmak
residence: ev,mesken,konut
response: cevap (verme), yanıt
responsible: sorumlu
responsibility: sorumluluk
rest: dinlenme, istirahat
restaurant: lokanta
result: netice, sonuç
retired: emekli
retirement: emeklilik
return: geri dönmek,
rewrite: daha iyi biçimde yazmak
rice: pirinç, pilav
rich: zengin, varlıklı
right: doğru, dürüst
ring: çalmak,telefon etmek
river: ırmak, nehir
road: kara yolu
roast: fırında veya ateşte kızartmak
rob: soymak, çalmak,gaspetmek
robber: hırsız, soyguncu
robbery: soygun
rock-singer: rock şarkıcısı
role: rol
roleplay: canlandırarak oynamak
room: oda, boşluk,
round: yuvarlak, çevreye, etrafa
round-trip: gidiş-dönüş yolculuğu, bileti
routine: rutin, tek düze
rule: kural
run: koşmak,çalıştırmak
running shoes: koşu ayakkabısı
rush: hızla hareket etmek
rush-hour: yolların kalabalık olduğu saatler
rye: çavdar
sad: üzgün, üzüntülü
safe: kasa, emin,
sail: yelken
salad: salata
saladbar: salata barı
salary: maaş
sale: satış, indirimli satış
salesman: satış yapan adam
same: aynı
sandal: sandalet, çarık
sandwich: sandviç
sauce: sos
save: tehlikeden kurtarmak, tasarruf etmek
say: söylemek
scarf: baş örtüsü, eşarp
schedule: saatli program
school: okul
science: fen bilim
science-fiction: bilim, kurgu
scientist: bilim adamı
score: skor, sayı
scream: çığlık atmak
sea: deniz
search: aramak araştırmak
seasick: deniz tutması
season: mevsim, sezon
seat: oturulacak yer
second: ikinci, saniye
secretary: sekreter
see: görmek
sell: satmak
semester: ders yılı yarısı
send: göndermek
sentence: tümce, cümle
separate: ayrı
separated: ayrılmış,bölünmüş
sergeant: çavuş, komiser muavini
series: dizi, seri, sıra
session: oturum, celse
settler: göçmen, yeni bir yere yerleşen
several: birçok, muhtelif
sew: dikiş dikmek
shake: sallamak, sarsmak
shampoo: şampuan
shape: biçim, şekil,fizik
share: paylaşmak, hisse
she: o (dişi)
sheep: (koyun (lar)
shelf: raf
shine: parlamak
ship: gemi
shirt: gömlek
shoe: ayakkabı
shop: alış-veriş yapmak, dükkan
shopkeeper: dükkan sahibi
shopper: alış veriş yapan kimse
short: kısa, mesafe veya uzunluğu az
shorthand: steno
shorts: şort
shoulder: omuz
show: şov, gösteri
shower: duş
shrimp: karides
shy: utangaç, mahçup
sick: hasta
side: kenar, taraf
sign: işaret,levha
silence: sessizlik
silent: sessiz
silk: ipek
simlar: benzer, aynı türden
similarity: benzerlik
simple: basit, kolay
sing: şarkı söylemek
singer: şarkıcı
single: bekar, tek
singular: tekil
sir: efendim, bayım
sirloin steak: bir tür biftek
sister: kız kardeş
sister-in-law: görümce, baldız
sit: oturmak
situation: durum, koşullar
size: ölçü, beden
skate: paten,
ski: kayak
sky: gökyüzü
slacks: bol,rahat pantalon
sleep: uyku, uyumak
slip: ayağı kaymak
slow: yavaş
small: küçük ufak
smart: şık,zeki
smile: gülümsemek
smoke: duman,sigara
sneaker: spor ayakkabı
snow: kar, kar yağması
soccer: futbol
soap: sabun
soda: soda
sofa: divan, sedir
some: birkaç, bazı
someday: birgün
someone: birisi
something: birşey
sometime: gelecekte
sometimes: arasıra, bazen
son: erkek evlat
song: şarkı
soon: derhal,hemen, yakında
sorry: üzgün
sound: ses,seda, gürültü
soup: çorba
sour: ekşi
south: güney
south pole: güney kutbu
souvenir: hatıra eşya
soy sauce: soya sosu
speak: konuşmak
special: özel,belirli bir türden
speciality: uzmanlık, ihtisas
speed: sürat,hız
speed limit: hız sınırı
spell: harfleri yazarak veyasöyleyerek harflemek
spend: harcamak
spill: kaza ile dökmek
spinach: ıspanak
sports: spor
sports car: spor araba
spring: ilkbahar, kaplıca
spy: casus
square: kare, alan,meydan
square mile : milkare
squash: ezme, ezmek, ezilmek
stamp: pul
stand: ayakta durmak
star: yıldız
start: başlamak
state: devlet, eyalet
statement: yazılı veyasözlü bildiri beyan
station: istasyon
stay: kalmak
steak: biftek
steal: çalmak
stereo: müzik seti
still: hala
stomach: mide
stop: dur, durma
store: dükkan, stok
story: öykü,hikaye
straight: doğruca, dosdoğru
strange: garip, tuhaf
stranger: yabancı, tanımadık kimse
strawberry: çilek
street: cadde,sokak
street vendor: sokak satıcısı
stress: stres, sıkıntı
stringbeans: çalı fasulyesi
strong: güçlü, kuvvetli
student: öğrenci
studio: stüdyo
study: çalışma, okuma, öğrenme,
stuffing : dolgu maddesi
subject: konu,mevzu
suburb: bir şehrin dış mahallesi, banliyö
subway: metro
sugar: şeker
suggest: önermek
suggestion: öneri
suit: takım elbise
suitcase: bavul, valiz
summarize: özetlemek
summary: özet
summer: yaz
sun: güneş
sunglasses: güneş gözlüğü
sun hat: güneş şapkası
superlative: en iyi
supply: sağlamak, vermek
sure: emin
suspect: şüphe, şüpheli
sweater: süveter, kazak
sweet: tatlı
swim: yüzmek
swim-suit: mayo
switch: elektrik düğmesi
syllable: hece
table: masa, çizelge
take: almak, götürmek
talk: konuşmak, konuşma
tall: uzun boylu
tan: güneşte yanmış ten rengi
tango: bir dans vemüzik çeşidi
tape: şerit,bant
taste: tadına bakmak
taxi: taksi
tea: çay
teach: öğretmek
teacher: öğretmen
team: takım, ekip
teenager: - yaş arası kimseler
telephone: telefon,
television: televizyon
telex: teleks
tell: birisine söylemek
temperature: derece
tennis: tenis
tense: fiil zamanı
term: dönem devre
terrible: berbat, pekkötü
terrific: müthiş, çok iyi
test: test,
thank: teşekkür etmek
that: şu, o
theatre: tiyatro
their: onların
theirs: onlarınki
them: onları, onlara
themselves: onlar, kendileri
then: o zaman, o vakit, sonra
there: orada, oraya
these: bunlar
they: onlar
thin: ince, zayıf
thing: şey, nesne
think: düşünmek, zannetmek
third: üçüncü
this: bu
though: her ne kadar
thousand: bin
thriller: dedektiflik veya macera kitabı
through: içinden, biryandan
throw: fırlatmak
thursday: perşembe
ticket: bilet, ceza makbuzu
tie: gravat, bağlamak
time: zaman, an,
tired: yorgun
tissue: yumuşak kağıt
title: başlık, ünvan
toast: tost, tost ekmeği
today: bugün
toe: ayak parmağı
toenail: ayak tırnağı
together: birlikte, beraber
toilet: tuvalet, hela
tomato: domates
tomorrow: yarın
tonight: bu gece
tooth: diş
toothpaste: diş macunu
top: tepe, zirve
touch: dokunma, dokunmak
tower: kule
town: kule
town: kent,kasaba
toy: oyuncak
traffic: trafik
train: eğitmek, terbiye etmek
tram: tramvay
translate: tercüme etmek
transportation: ulaşım,nakliyat
travel: yolculuk etmek
traveler: yolculuk yapan kişi
traveler's check: seyahat çeki
tray: tepsi
tree: ağaç
trench coat: trençkot, yağmurluk
trip: kısa yolculuk,
trouble: dert, bela
true: doğru, gerçek
try: çalışmak, çabalamak
tuna fish: ton balığı
tune: beste, melodi
turn: döndürmek, çevirmek
turtle: kaplumbağa
twice: iki kez
twins: ikiz
twist: bükmek, burkmak
type: daktiloda yazmak
typical: tipik, sık rastlanan
typist: daktiloda yazan kimse
ugly: çirgin
umbrella: şemsiye
uncertain: belli olmayan şüpheli
uncle: amca, dayı
uncomfortable: rahatsız, rahatsız edici
uncountable: sayılamayan
understand: anlamak
uniform: üniforma
unit: birim, ünite
university: üniversite
unlock: kilidi açmak
unpack: paketi açmak, valizi boşaltmak
until: -e kadar
unusual: sıra dışı, garip
up: yukarıya, yukarı
upper: yukarıdaki, üstteki
upset: altüst olmuş,
upside-down: tepetaklak, başaşağı
us: bizi,bize
use: kullanmak
used: kullanılmış, eski
usual: alışılmış,olağan
usually: genellikle
vacation: tatil
vavation home: tatil evi, yazlık
vacuum: içine çekmek
vacuu-cleaner: elektrik süpürgesi
valuable: değerli
vase: vazo
vanilla: vanilya
variety: değişiklik, şarkı, dans
vegetable: sebze
vendor: işportacı
verb: fiil
very: çok
vectim: kurban
village: köy
vinegar: sirke
violin: keman
visit: ziyaret etmek
visitor: ziyaretçi
vocabulary: kelime bilgisi
voice: ses, insan sesi
wait: beklemek
waiter: garson
waitress: bayan garson
wake: uyanmak,
walk: yürümek
want: istemek,arzu etmek
war: savaş
warm: ılık
wash: yıkamak
watch: izlemek, seyretmek, kol saati
water: su
way: yol,yöntem
we: biz
weak: güçlü olmayan,zayıf
wear: giymek
weather: hava
wedding: nikah töreni, düğün
week: hafta
weekday: hafta arası günler
weekend: hafta sonu
weight: ağırlık
welcome: hoş geldiniz
well: iyi, güzel,şey
west: batı
western: batıda, batıya ait
wheat: buğday
when: ne zaman, -dığı zaman
where: nerede, nereye, -dığı yerde
whether: ip, mediğini, mi acaba
which: hangi, hangisi
while: iken, sırasında
white: beyaz
who: kim
whole: bütün,tam, eksiksiz
whose: kimin
why: niçin, neden
wide: geniş, enli
widowed: dul
wife: eş,karı
will: gelecek zaman yardımcı
win: kazanmak, üstün gelmek
wine: şarap
winner: galip
winter: kış
with: ile, birlikte
witness: şahit
wolf: kurt
woman: kadın
wonderful: harika, olağanüstü
wool: yün
word: sözcük, kelime
work: iş,çalışma, çalışmak
world: dünya
world war: dünya savaşı
worry: endişe etmek
worse: daha kötü
worst: en kötü
worth: değer
wrist: bilek
write: yazmak
writer: yazar
wrong: yanlış,hatalı
x-ray: röntgen ışını
year: yıl, sene
yellow: sarı
yes: evet
yesterday: dün
yet: daha, henüz
you: siz, sen,seni,sana, size, sizi
young: genç
younger: daha genç, daha ufak
your: senin,sizin
yours: sizinki, seninki
yourself: kendiniz,kendin
yourselves: kendinize (çoğul)
zero: sıfır (sayısı)
zoo: hayvanat bahçesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz en kısa sürede yayınlanacaktır.