Soru bankasından her sefer rastgele 10 soru sorulur.
Yanlış yaptıklarınıza oyunun sonunda bakıp tekrar edebilirsiniz.
İngilizce 400 Yaygın İfade Listesi:
A lovely day, isn’t it?: Güzel bir gün, değil mi?
A penny for your thoughts!: Siz ne düşünüyorsunuz?
A piece of cake: Çok kolay
A stitch in time saves nine: Bugünün işini yarına bırakma
absolutely: mutlaka
Act your age!: Çocuk gibi davranma
All the best: Herşey gönlünce olsun
Alright: Pekala
Am I wrong?: Yanılıyor muyum?
Anytime: Her zaman
Are you available now?: Şuan müsait misin?
Are you kidding?: Dalga mı geçiyorsun?
Are you OK?: İyi misin?
Are you on Facebook?: Facebook hesabınız var mı?
Are you ready to order?: Sipariş vermeye hazır mısın?
As it should be: Olması gerektiği gibi
As soon as possible: Mümkün olan en kısa sürede
As the crow flies: En kestirme yoldan
Ayrı ayrı ödeyebilir miyiz
Believe it or not: İster inan ister inanma
Best wishes: En iyi dileklerimle
Bite your tongue: Çeneni tut
Bless you: Çok yaşa
But why me !: Ama neden ben !
By the way, where do you work?: Bu arada, nerede çalışıyorsunuz?
Call me if you need help: Yardıma ihtiyacın olursa beni ara
Calm down: Sakin ol
Can I ask you a question?: Sana bir soru sorabilir miyim?
Can I take a rain check?: Bu hakkımı bir sonraki tarihte kullanabilir miyim?
Can we pay separately?:
Can we take a photo together?: Birlikte bir fotoğraf çekinebilir miyiz?
Can you lend me your laptop?: Bana laptopunu ödünç verir misin?
Can you please repeat that?: Lütfen bunu tekrar eder misin?
certainly: kesinlikle
Check this out: Dinle bak sana ne diyeceğim
Cheer up: Neşelen biraz
Chill out!: Sakin ol
Close but no cigar: Olmadı,baştan
Congratulations: Tebrikler
Could you do me a favor?: : Bana bir iyilik yapar mısın?
Could you please speak more slowly?: Lütfen biraz daha yavaş konuşur musun?
Couldn’t be better: Daha iyisi olamazdı
Çocukların yanında küfretme
Did that work?: Bu işe yaradı mı?
Did you do your homework?: Ödevini yaptın mı?
Do not ask, do no tell: Ne sen sor ne de ben söyliyeyim
Do you like your job?: Mesleğini seviyor musun?
Do you mind if I turn on the light?: Işığı açmamda sizin için bir sakınca var mı?
Do you need anything?: Her hangi birşeye ihtiyacın var mı?
Do you speak English?: İngilizce konuşuyor musunuz?
Don’t be ridiculous: Komik olma
Don’t be silly: Aptal olma
Don’t bother!: Zahmet etmeyin
Don’t cry over spilled milk: Olan oldu bir kere
Don’t disturb me: Beni rahatsız etme
Don’t forget to lock the door: Kapıyı kilitlemeyi unutma
Don’t forget who you are: Kim olduğunu unutma
Don’t get me wrong: Beni yanlış anlama
Don’t let me down: Beni hayal kırıklığına uğratma
Don’t mention it: Lafı bile olmaz
Don’t mind me: Sen bana aldırma
Don’t piss me off: Tepemin tasını attırma
Don’t spill the beans: Ağzından kaçırma
Don’t swear near the children:
Don’t take it personal: Bunu kişisel algılama
Don’t try my patience: Sabrımı sınama
Don’t worry: Endişelenme
Easier said than done: Söylemesi kolay
Enjoy your meal: Afiyet olsun
Enjoy your new car: Yeni araban hayırlı olsun
Enjoy your stay: İyi konaklamalar
Enjoy yourself: Keyfine bak
Enough is enough!: Bu kadarı da fazla!
Every cloud has a silver lining: Her işte vardır bir hayır
Everything seems alright: Herşey tamam gibi gözüküyor
Excuse me, what time is it?: Bakar mısınız, saat kaç?
For my sake: Hatırım için
Frankly speaking,: Açık konuşmak gerekirse,
Get off my tail!: Düş yakamdan
Get out of here: Git buradan!
Get well soon: Geçmiş olsun
Give me a break!: Düş yakamdan
Give me a chance: Bana bir şans tanı
Give me a hand: Bana yardım et
Give me an opinion: Bana bir fikir verin
God give me patience!: Allahım sen sabır ver bana
Good luck with that: Sana kolay gelsin
Got it: anladım
Guess what?: Tahmin et ne oldu?
Hang on a minute: Biraz bekleyin
Happy Eid: İyi bayramlar
Hard lines!: Ne talihsizlik!
Have a heart!: İnsaf be!
Have a nice day: İyi günler
Have a nice holiday: İyi tatiller
Have a safe trip: Yolunuz açık olsun
Have fun: İyi eğlenceler
Have you ever been to Turkey?: Hiç Türkiye’de bulundunuz mu?
Here we go: İşte başlıyoruz
Here you are: Buyrun, işte
Here’s a gift for you: İşte bu senin hediyen
Hold the line, please: Lütfen hattan ayrılmayın
Hope all goes well: Umarım her şey yolunda gider
Hope you are well: Umarım iyisinizdir
How can I help you?: Size nasıl yardımcı olabilirim?
How can i get to the airport?: Havalimanına nasıl gidebilirim?
How dare you do it!: Bunu yapmaya nasıl cesaret edersin!
How did you know my name?: Adımı nerden bildiniz?
How do I look?: Nasıl görünüyorum?
How do you do?: Ne var ne yok?
How do you say ‘kolay gelsin’ in English?: İngilizce’de ‘kolay gelsin’nasıl dersiniz?
How far is the town centre from here?: Şehir merkezi buradan ne kadar uzakta?
How is it going?: Nasıl gidiyor?
How long have you been in Turkey?: Ne zamandan beri Türkiye’desiniz?
How long will it take?: Bu ne kadar sürer?
How many times have i told you this!: Sana bunu kaç kere söyledim
How much do I owe you?: Size borcum nedir?
How much do you earn monthly?: Aylık ne kadar kazanıyorsun?
How much is it?: Bu kaç para?
How was your vacation?: Tatilin nasıldı?
How would I know it ?: Nerden bileyim ?
How would you describe yourself?: Kendinizi nasıl tarif edersiniz?
Hurry up: Acele et
I agree with you: Size katılıyorum
I am allergic to insects: Böceklere alerjim var
I am ashamed of myself: Kendimden utanıyorum
I am back: Geri döndüm
I am broke: Hiç param yok
I am cool: Çok iyiyim
I am flattered: Koltuklarım kabardı
I am full: Ben tokum
I am glad to hear that: Bunu duyduğuma sevindim
I am going to freak out: Kafayı yiyeceğim
I am gone: Ben kaçtım (sonra görüşürüz)
I am good at badminton: Badminton’da iyiyim
I am ill: Hastayım
I am in a hurry: Acelem var
I am in trouble: Başım dertte
I am interested in different languages: Farklı dillere ilgi duyuyorum
I am just doing my job: Ben sadece işimi yapıyorum
I am keen on martial arts: Uzak doğu sporlarına düşkünüm
I am looking for a birthday gift for my dad: Babam için bir doğum günü hediyesi bakıyorum
I am looking for a job: İş arıyorum
I am looking forward to meeting you: Sizinle buluşmayı dört gözle bekliyorum
I am married with two children: Evliyim, iki çocuğum var
I am new here: Ben burada yeniyim
I am not buying it: Bu laflara karnım tok
I am not feeling well: Kendimi iyi hissetmiyorum
I am not sure I can do it: Bunu yapabileceğime emin değilim
I am not used to living in big cities: Büyük şehirlerde yaşamaya alışkın değilim
I am not working at the moment: Şu anda çalışmıyorum
I am off for a week: Bir hafta yokum (izinliyim)
I am on a diet: Diyetteyim
I am on a vacation: Tatildeyim
I am on my way to work: İşe gidiyorum
I am on the fence: Kararsızım
I am out of that!: Ben bu işte yokum
I am outside: Dışardayım
I am proud of you: Seninle gurur duyuyorum
I am sick and tired of your jokes: Şakalarından gına geldi
I am so serious: Çok ciddiyim
I am sorry for being late: Geç kaldığım için üzgünüm
I am sorry for your loss: Başınız sağolsun
I am sorry to hear that: Bunu duyduğuma üzüldüm
I am speechless: Nutkum tutuldu
I am starving: Çok acıktım
I am sure: Eminim
I am very surprised: Çok şaşırdım
I am warning you once and for all: Seni son defa uyarıyorum
I am your fan: Sizin hayranınızım
I beg your pardon: Afedersiniz
I can’t hear you clearly: Sizi net duyamıyorum
I can’t help it: Elimde olan bir şey değil
I can’t make heads or tails of it all: Tüm bunlara bir anlam veremiyorum
I can’t stand such jokes: Böyle şakalara tahammülüm yok
I didn’t expect that much: Bu kadarını beklemiyordum
I didn’t mean to hurt you: Sizi kırmak istememiştim
I don’t agree with you: Senle aynı fikirde değilim
I don’t care: Takmıyorum
I don’t feel like doing anything: Canım hiçbir şey yapmak istemiyor
I don’t know how to use it: Bunu nasıl kullanacağımı bilmiyorum
I don’t mind: Bana farketmez
I don’t think so: Ben öyle düşünmüyorum
I feel blue: Moralim bozuk
I feel like eating ice-cream: Canım dondurma yemek istiyor
I feel much better today: Bugün çok daha iyi hissediyorum
I had a good time today: Bugün iyi vakit geçirdim
I have a bad feeling about it: İçimde kötü bir his var
I have a headache: Başım ağrıyor
I have a surprise for you: Sana bir sürprizim var
I have no idea: Hiçbir fikrim yok
I have no other choice: Başka seçeneğim yok
I have no power to stand: Dayanacak gücüm kalmadı
I have six classes today: Bugün altı dersim var
I have something to tell you: Sana anlatacaklarım var
I have the flu: Grip oldum
I have to go now: Şimdi gitmem gerekiyor
I haven’t had breakfast yet: Henüz kahvaltı yapmadım
I haven’t seen her in ages: Baya zamandır onu görmedim
I know everything about him: Onun hakkında herşeyi biliyorum
I know what you mean: Ne demek istediğinizi biliyorum
I live alone: Yalnız yaşıyorum
I look after my grandparents: Büyük anne babama bakıyorum
I made up my mind: Kararımı verdim
I miss you so much: Sizi çok özledim
I need to have a rest: Dinlenmem lazım
I need your help: Yardımınıza ihtiyacım var
I owe you my life: Hayatımı size borçluyum
I remember everything: Herşeyi hatırlıyorum
I saw it with my own eyes: Kendi gözlerimle gördüm
I take after my mum: Anneme çektim
I want to go to this address: Bu adrese gitmek istiyorum
I want to have a hair-cut: Saçlarımı kestirmek istiyorum
I will be right back: Hemen döneceğim
I will be there in half an hour: Yarım saat için orada olacağım
I will do my best: Elimden gelenin en iyisini yapacağım
I will do whatever it takes: Ne gerekiyorsa yaparım
I will go shopping today: Bugün alışverişe gideceğim
I will see to it: Ben o işi halledeceğim
I will tell you what: Bak ne diyeceğim
I wish I were there: Keşke orada olsam
I’d like a cup of coffee: Bir fincan kahve istiyorum
I’d like to book a room: Bir oda ayırmak istiyorum
I’ll pick you up around 5 pm: Seni saat 5 gibi arabayla alacağım
Is it yours?: Bu sizin mi?
Is that so obvious?: O kadar belli oluyor mu?
Is there a restaurant near here?: Buraya yakın bir lokanta var mı?
Is your workplace far from your house?: İş yeriniz evinizden uzakta mı?
It beats me: Buna aklım ermez
It depends: Duruma göre değişir
It doesn’t interest you: Bu seni ilgilendirmez
It doesn’t make sense: Bu mantıklı değil
It doesn’t matter: Önemli değil
It is better than nothing: Hiç yoktan iyidir
It is beyond me: Bu beni aşar
It is just that easy: Bu kadar basit
It is my treat: Ben ısmarlıyorum
It is not important anymore: Artık bir önemi yok
It is on me: Bu benden
It is out of order: Bu bozuk
It is the participation that matters: Önemli olan katılmaktı
It is time we went to bed: Uyuma zamanımız geldi
It is too hot outside: Dışarısı çok sıcak
It is too late: Artık çok geç
It is up to you: Sana kalmış, sen bilirsin
It is your turn: Sıra sende
It looks good on you: Bu size yakışmış
It makes sense: Bu mantıklı
It serves you right: Oh olsun sana
Just as you said: Tam da dediğin gibi
Just getting by: İdare ediyorum
Just kidding: Sadece şakaydı
Keep an eye on my bag, please: Çantama göz kulak ol, lütfen
Keep calm: Sakin ol
Keep it on your mind: Bunu aklında tut
Keep me posted: Beni bilgilendir
Keep up the good work: Aferin böyle devam et
Keep your nose out of my business: İşime burnunu sokma
Keeping myself busy: Uğraşıp duruyorum
Let it go: Aldırma
Let me get this right: Şunu bir açıklığa kavuşturayım
Let me introduce myself: Kendimi tanıtayım
Let me know: Bana haber ver
Let’s call it a day: Bugünlük bu kadar yeter
Let’s get to the point: Sadede gelelim
Let’s go Dutch treat: Herkes kendisi ödesin
Let’s not waste our time: Zamanımızı boşa harcamayalım
Long time no see: Uzun zamandır görüşemedik
Make yourself at home: Kendi evinde gibi hisset
May I come in?: İçeri girebilir miyim?
May I have a word with you?: Senle biraz konuşabilir miyiz?
May I have your attention?: Dikkatinizi rica edebilir miyim?
May I speak to the boss?: Patronla konuşabilir miyim?
Mind your own business: Kendi işine bak
Mum is the Word!: Aramızda kalsın
My battery is dead: Şarjım bitti
My battery is low: Şarjım az kaldı
My knee hurts: Dizim ağrıyor
Never again: Bir daha asla
Never give up: Asla vazgeçme
Never mind: boşver
No hard feelings!: Darılmaca yok
No pain, no gain: Zahmet olmadan rahmet olmaz
No problem: Sorun değil
None of your business: Sanane!
Not yet: Henüz değil
Nothing for me, thanks: Ben almayayım, teşekkürler
Nothing special: Özel bir şey yok
Oh dear!: Hay Allah
On the tip of my tongue: Dilimin ucunda
One way and another: Öyle yada böyle
Round the corner: Köşeyi dönünce
See you later: Daha sonra görüşürüz
Shame on you: Ayıp sana
Sleep well: İyi uykular
Slow down: yavaşlayın
So be it!: Peki öyle olsun
So far so good: Şimdilik herşey yolunda
So so: Eh işte
So tell me what it is: Söyle bakalım neymiş
Sooner or later: Er ya da geç
Sorry to interrrupt: Böldüğüm için özür dilerim
Sounds good: Kulağa iyi geliyor
Spit it out: Çıkar ağzındaki baklayı
Sure: tabiki
Take care of yourself: Kendine iyi bak
Take your time: Acele etmeyin
Tell me the truth: Bana gerçeği söyle
Text me before coming: Gelmeden bana mesaj at
Thanks a lot: Çok teşekkürler
Thanks for your help: Yardımınız için teşekkürler
That’s all for now: Şimdilik bu kadar
That’s enough: Bu yeterli
That’s it: İşte bu
That’s just what i need: Bu tam da ihtiyacım olan şey
That’s kind of you: Çok naziksiniz
That’s not what i meant: Demek istediğim bu değildi
That’s the worst of it: Olabileceğin en kötüsü bu
The plane is about to take off: Uçak kalkmak üzere
There has been a mistake: Bir hata olmuş
There is nothing to be afraid of: Korkacak bir şey yok
Things are getting better: İşler düzeliyor
Things got out of hand: İşler çığırından çıktı
Think it over: Bunu iyi düşün
This is very important: Bu çok önemli
Those were the days: Nerede o eski günler…
Time is up: Süre doldu
To tell the truth,: Doğru söylemek gerekirse,
Too good to be true: Fazlasıyla iyi
unfortunately: malesef
Wait and see: Bekle ve gör
Wait for me: Beni bekle
Watch out!: Dikkat et
Watch your mouth!: Doğru konuş
We had a narrow escape: Kıl payı kurtulduk
Well done: aferin
Well said: Ağzına sağlık
What a coincidence: Ne tesadüf
What am I going to do?: Ben ne yapacağım?
What are you doing?: Ne yapıyorsun?
What are you hiding from me?: Benden ne saklıyorsun?
What are you looking for?: Ne arıyorsun?
What brings you to Bandırma?: Sizi Bandırma’ya getiren nedir?
What can I do for you?: Sizin için ne yapabilirim?
What did I tell you?: Ben sana ne söyledim?
What do you do?: Ne işle uğraşıyorsunuz?
What do you mean?: Ne demek istiyorsun?
What do you recommend?: Ne önerirsiniz?
What do you think?: Ne düşünüyorsun?
What floor are you on?: Hangi kattasın?
What happened?: Ne oldu?
What is the capital city of Turkey?: Türkiye’nin başkenti nedir/neresidir?
What is the population of Bandırma?: Bandırma’nın nüfusu nedir?
What is your area of expertise?: Uzmanlık alanınız nedir?
What is your marital status?: Medeni durumunuz nedir?
What nationality are you?: Hangi millettensiniz?
What shall we drink?: Ne içelim?
What shall we eat?: Ne yiyelim?
What should I do?: Ne yapmalıyım?
What size do you wear?: Kaç beden giyiyorsunuz?
What would you like?: Ne istersiniz?
What you said was true: Söylediklerin doğruydu
What’s the big deal?: Bunda abartılacak ne var ki?
What’s the connection?: Ne alakası var?
What’s the matter with you?: Senin neyin var?
What’s the score?: Skor durumu nedir?
What’s the weather like today?: Bugün hava nasıl?
Whatever gave you that idea?: Bunu da nereden çıkardın?
Whatever turns you on: İşine nasıl gelirse
When will you be back?: Ne zaman döneceksin?
Where are you going?: Nereye gidiyorsun?
Where are you off to?: Nereye böyle?
Where can I exchange money?: Parayı nerede bozdurabilirim?
Where do you study?: Nerede okuyorsunuz?
Where is the nearest pharmacy?: En yakın eczane nerede?
Where shall we meet?: Nerede buluşalım?
Where were we?: Nerede kalmıştık?
Who is calling?: Kim arıyor?
Whose side are you on?: Kimin tarafındasın?
Why bother: Ne gereği var
Why don’t you join us?: Sen de bize katılsana
Why on earth?: Ne akla hizmet
With pleasure: Memnuniyetle
Won’t you come in?: İçeri buyurmaz mısınız?
Would you like some help?: Yardım ister misiniz?
Would you mind opening the window?: Pencereyi açar mısınız?
You are nuts: Sen kafayı yemişsin
You can call me any time: Beni ne zaman istersen arayabilirsin
You can say that again!: Kesinlikle haklısın
You can trust me: Bana güvenebilirsin
You deserve more: Daha fazlasını hak ediyorsun
You did the right thing: Sen doğru olanı yaptın
You don’t know anything: Hiçbir şey bilmiyorsun
You don’t look your age: Yaşınızı göstermiyorsunuz
You got me wrong: Beni yanlış anladınız
You keep me waiting here: Burada beni bekletiyorsun
You look terrible: Berbat görünüyorsun
You look very unhappy: Çok mutsuz görünüyorsun
You missed the boat: Fırsatı kaçırdın
You must be kidding: Şaka yapıyor olmalısın
You set me up: Beni tezgaha getirdin
You surprise me sometimes: Bazen beni şaşırtıyorsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz en kısa sürede yayınlanacaktır.